Günümüzde hayatın en önemli amacı olarak üretmek ve fayda sağlamak olarak görülmektedir. Üretmek kendi kendine pekişen ve insanı var eden bir olgu haline gelmiştir. Üretmeyen insan yok sayılmaktadır. Başkalarının bize dayattığı zorunluluklarla içten içe savaşsak da bu zorunluluklar zamanla alışkanlıklarımız haline gelmektedir. Kişinin kendisinin seçmediği, kendisine çoğu zaman yabancı gelen zorunluluklar kişilerde kaygıya ve sonrasında kendiliğini ortaya koyamamasından kaynaklı hayatın anlamının sorguladığı boşluk dönemini beraberinde getiriyor. Zamanla kişiler bu durumun yükünü daha ağır hissetmeye başlıyor ve geriye dönüp baktıklarında aylar hatta yıllara varan kayıp zamanlarıyla karşılaşıyor. İşte o andan sonra önemli olan kişinin kendisinin ne istediği oluyor. Bu sebeple kişilerin bazen durup ne istediklerini düşünmeleri çok değerli olabiliyor. Çünkü kişinin işlevsel olan ancak başkalarının dayattığı zorunlulukları yerine getirirken aldığı hazla, işlevsel olmayan fakat kendisinin istediği şeyleri yapmasından aldığı haz kıyaslanamaz.
Bu yüzden birilerinin bize dayattığı zorunlulukları geride bırakıp, kendimiz ne istiyoruz bunu düşünmeliyiz.